Alman Lisesi'ne giriş hikâyeniz nedir?
Babam, doktora çalışmasını Alman Prof. Dr. Arndt'ın yanında yaptığından ve aile firmamız Mustafa Nevzat İlaç San. o zamanlar Alman Schering firmasıyla çalıştığından, benim için Alman Lisesi'ne gitmek elzem olmuştu.
Alman Lisesi'ndeki öğrencilik yıllarınıza dair unutamadığınız, yıllar geçse de hatırlayıp, yâd ettiğiniz (olay, anı, kişi vb.) neler var?
Matematik - Fizik öğretmenim rahmetli Hans Jürgen Brandt yelken yarışlarında benim flokçumdu ve 1965 yılında beraber bölge şampiyonu olmuştuk. İsimlerimizin yazılı olduğu kupa hala bendedir. Ayrıca mezun olduğum 1966 senesinde ağır geçirdiğim sarılık hastalığından dolayı okula 3 ay geç, birinci dönemin sonunda gidebildim. Hans Jürgen Brandt ve Frl. Brom ( Fr. Al Said ) derslerde geri kalmamam için hastalığım sırasında sık sık evimize gelip fizik, matematik ve İngilizce çalıştırdılar. Bu yardımı ve jesti unutamam. Bu şekilde apar topar mezun oldum.
ALKEV fikri nasıl doğdu ve gelişti?
Biz ALKEV mütevellileri hepimiz dernek üyeleriyiz. Çoğumuz dernek kuruluşunda rol almıştır. Cemiyette ve de iş hayatındaki mevkimizi Alman Lisesi'nde edindiğimiz bilgi ve kültüre borçlu olduğumuzu düşünüp, Alman Lisesi'nde okuyan ve maddi durumu zayıf olan öğrencilere burs sağlamak için bu vakfı kurduk. Sekiz senelik okul mecburiyeti çıkınca, sekizinci sınıfı bitirip Alman Lisesi'ne gelen talebelerin dört senede kâfi miktarda Almanca öğrenemeyeceği fikriyle ALKEV okulunu kurduk. Dört yaşında yuvadan başlayıp sekizinci sınıfın sonuna kadar Alman kültür, Almanca ve İngilizce ile yetişen talebelerin, Alman Lisesi'ne girdiğinde daha hazırlıklı olmaları için. Yani biz Alman Lisesi'ne bir nevi "Vorstufe" olarak ALKEV okullarını hayata geçirdik; alternatif okul olarak değil.
12 yıldır başarıyla Vakıf Başkanlığını yürütmektesiniz. Dernek Başkanlığı yapmayı hiç düşünmediniz mi?
Eğer başarılı buluyorsanız beni, bu benim değil ALKEV'in başarısıdır, bunu da her yönden bizleri destekleyen arkadaşlara borçluyuz. Ben 1997 - 1998 senelerine kadar senenin on ayını Almanya'da geçiriyordum, dolayısıyla dernek yönetimine girmem olanaksızdı. Vakıf başkanı olarak da kendimi zaten derneğe çok bağlı hissediyorum. Dernek - vakıf ayırımı olmaz, biz hepimiz Alman Liseliyiz ve dernek üyelerine de ALKEV'in geleceği olarak bakıyoruz.
ALKEV' in gelecek projeksiyonu nedir?
Bildiğiniz gibi 70 -75 öğrenci ile başlayan ALKEV okullarında şu anda 700 civarında öğrenci var ve bu sayıyı 1100 öğrenci ile sınırlama kararı aldık. 17 - 20 kişilik sınıflarda ders kalitesi daha yüksek oluyor. Bu arada lise bölümünü de açtık. Bu sene ilk lise mezunlarını vereceğiz. ALKEV, "Deutsche Auslandsschule" olarak kabul edildi. Ayrıca DSD (Deutsches sprachdiplom) ve İB (enternasyonal bakalorya) ile mezun olan çocuklarımızın ilerde yurt içinde ve yurt dışında başarılı olacaklarına inanıyoruz.
Alman Lisesi futbol takımının sizin için ayrı bir yeri olduğunu biliyoruz. Bu konuda yorumlarınızı alabilir miyiz?
Takımın kalecisiydim. Herhalde müdafaamız çok iyiydi, on maçta sadece iki gol yedim, hiç yenilmedik, bir üst lige çıkmayı hak ettik, grup ikincisi olarak. Haydarpaşa Veteriner Lisesi berabere kalmamıza rağmen birinci oldu, onlar diğer takımları daha farklı yenmişler. Unutamadığım olaysa şöyle gelişti: Rakip takımdan bir oyuncuya bizden bir arkadaş hata yapmış, biraz ayağı acımış. Herkes yerde yatan oyuncunun başında toplanmıştı. Ben de "Bırakın arkadaşları baksın, " deyince Veteriner Liseli kardeşlerimiz bunu hakaret olarak algıladılar. Düşünce farkı. Onlar Veteriner Lisesi ya, ben sakatlanan kişiye dolaylı olarak hayvan demişim. Maç sonrası dayak yememek için şortla kaçtım, Karaköy alt geçidinde giyindiğimi hatırlıyorum. Hâlâ gülerim aklıma geldikçe.
Alman Liyakat Nişanı sahibisiniz. Buna layık görülen, içimizden biri olarak duygularınızı alabilir miyiz?
Çok gurur duydum, hiç beklemiyordum, sürpriz oldu. Bir sabah telefon çaldı, kibar bir hanım "Sizi Bundespraesident Horst Köhler'e bağlıyorum" dedi. Arkadaşlar dalga geçiyor sandım. Baktım hat Almanya - Berlin. Doğruymuş. "Sayın Alman Cumhurbaşkanı, sizi St. Catherina Brezilya - Blumenau şehri belediyesi bu nişan için önerdi, orada Alman kolonisinin çocuk yuvasını tamir ettirmişsiniz. Almanya - Schleswig Holstein Başbakanı da sizi aday göstermiş, orada lokal sanatçıları ve de huzur evlerindeki yaşlıları ve aileleri tarafından terk edilmiş çocukları destekliyormuşsunuz. Ankara Büyükelçimiz de sizi teklif etti. Hem ALKEV'e katkılarınızdan, hem de Türkiye'de Türk - Alman Ekonomisi Kültür Vakfı'nın kuruluşundaki katkılarınızdan dolayı. Onun için size 'Für Ihre Verdienste für das Deutsche Volk und für den Deutschen Staat' yüksek liyakat nişanını vermekten gurur duyuyoruz," deyince ne yalan söyleyeyim, nutkum tutuldu. Tarabya elçilik yazlık binasında, akabinde Schleswig Holstein başşehri Kiel ve Berlin'de ki törenlerde gözüm yaşarmadı dersem yalan olur.
Hayatta en çok etkilendiğiniz kişi kimdi? O kişiden hangi konuda etkilendiniz?
Dedem Prof. Mustafa Nevzat Pısak; hem hümanizm yönünden, hem de başarıya teşvik tarzıyla. Bahçe kapısını kapattırmazdı, "Deniz bizim değil, bahçemizden geçerek denize girmek isteyenlere mani olmayın, acıkanlara yemek, susayanlara su verin," derdi. Başarıya teşvik konusunda ise şunu örnek verebilirim: Bir gün bahçede dolaşırken ceviz ağacının alt dalını koparıp ayaklarıyla ezdi. "Dede niye öyle yaptın?" deyince, "Bak oğlum, ne olursan ol, üstte ol, aşağıda kalırsan işte böyle hırpalanır, ezilirsin " demişti. Etkileyici ve öğretici oldu.
Büyük şehirli ve gezgin olmayınca sanatı biriktiremezsin, ne dersin?
Doğru, haklısın! Büyük şehirlerde umumiyetle daha sık sanat etkinlikleri oluyor. Gezgin olarak dünyayı gezmek, dünyanın güzelliklerini ve değişik kültürleri tanımak ve sanat birikimlerinin sergilendiği müze ve sergileri ziyaret etmek sanat anlayışımızı geliştirir. Böylece daha bilinçli olarak eser toplayabiliriz.