SEVİL, AHMET KUTLU
DER, DIE, DAS
DR. Kimya Y. Müh.
15 TEMMUZ 1943, İstanbul
Alman Lisesi öğrenim yıllarınız:
1954 - 1962
Alman Lisesi sonrası eğitiminiz:
Techn. Hochschule Brauschweig , Kimya Mühendisliği
Mesleğiniz:
İşletme Md.
Halen çalıştığınız yer / Bulunduğunuz pozisyon:
Türk Hoechst AŞ'den emekli
Yabancı diliniz:
Almanca, İngilizce
Eşinizin adı:
Ayşenur
Eşinizin mesleği:
Ekonomist
Çocuklarınızın isimleri:
Ömer, Leyla
E- Posta adresiniz:
ahmetksevil@yahoo.com
SEVİL, AHMET KUTLU Cevaplıyor
Özel bir "hikayem" yok, aile içinde bu yönde karar alınmış, açıkçası bana pek soran olmadı !.
"5'Ten şaşma, 6'yı aşma" türündendim. Sınıfta kalmadım, ikmale de kalmadım ama hiç parlamadım.
En sevdiğim ders "Almanca"ydı, "Matematik" ise nefretin tanımı !
Suzan Batıman, Günther Conradi
Pek yoktu. Ara sıra arkadaşlarla buluşma, tahta nesneler (tabak, kutu..) üzerine suluboya Osmanlı çini veya cami kubbe motifleri boyardım, sonra bıraktım.
Cemi Teomanlı, Ahmet Okur, Onur Melen. (İlk ikisi rahmetli oldu, Onur Amerika'da yaşıyor.)
Önceleri mimar, sonra hariciyeci olmak istedim. Almanya'da kimya okumak için burs bulunca planlarım tamamen değişti!
Durum şimdikinden pek de aşağı kalmazdı! DP iktidarının en baskıcı yıllarıydı. 27 Mayıs ihtilalinde 10. Sınıftaydık. Lise bittiğinde Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'i alkışlıyorduk! Bugünkü dertlerimizin temellerinin atıldığının farkında değildik.
O yaşların neşe ve coşkusu ile geçen günler, sınıftaki haşarılık ve muziplikler, okul gezileri, lisede oluk çayları, ilk danslar vs. vs. Tek bir olayı seçip anlatmak zor. Yanılmıyorsam 7. sınıfta, ön bahçede bir tenis topu ile oynarken top kömürlük penceresindeki parmaklığın arasından kömürlüğe kaçtı. Duygu Arısan ve Fatma Artunkal ile bodruma inip kömürlerin arasında topu ararkenki bağrışma ve gülmelerimizi oradan geçen Türk Müdür Besim Gürmen Bey duymuş. Kömürlükte ne yaptığımızı kuşkuyla sorup isimlerimizi aldı. Ertesi gün titreyerek karşısına çıkıp olayı anlattık. Adımızı ciltli bir deftere kaydetti ve "Keşke disipline çıksaydınız da bu deftere yazılmasaydınız!" dedi, ancak olayın arkası gelmedi, ceza filan almadık.
Her dakikanın, saatin daha da fazla tadını çıkarırdım, daha fazla gülerdim, matematiğe daha sakin yaklaşırdım.
Technische Universitaet Braunschweig'da Kimya okudum, 1970 - 73 arasında doktoramı (Dr.rer.nat.) , tamamladım.
Genel kültür (sanat ve edebiyat tarihi), etik ilkeleri ve disiplin anlayışı aldığımıza inanıyorum.
Katkılarda saydığım hususları öğrenciye vermesi bence Alman Lisesi'nin en önemli özelliğidir.
1962 Haziranında Abitur yaptım. En büyük katkısı TU Braunschweig'a direkt girmem oldu. Araştımadım ama bence doğru bir sistem. Lisede tüm öğrendikleriniz sınanıyor.
Bu tartışılabilir bir konu, "Alman Liselilik ruhu" bir Galatasaraylılık veya Robertlilik kadar belirgin olmayabilir. Ancak, Alman Lisesi'nin kattığı, yukarıda iki üç kelimeyle özetlediğim değerler, bu "ruh" kadar önemlidir bence. Yani bir futbol kulübü bağlılığı belki de şart değil.
Yine katkılarda saydığım, genel kültür, etik değerler ve disiplin anlayışından har zaman faydalandığıma inanıyorum.
Alman Lisesi'nin verdiği eğitimle ilgili bilgi ve tecrübem 56 yıllık! Bugünkü durumu, şartları maalesef bilmiyorum, dolayısıyla verebileceğim öğütler her liseli gence verilecek öğütlerden farklı olmayacak. Severek çalışmak, sorgulayıcı olmak, azim, sebat, sabır. Önceleri Alman Liselilerin daha ziyade fenle ilgili mesleklere yönelmeleri gerektiğine inanırdım. Ancak artık farklı düşünüyorum. Aldığımız eğitimle çok başarılı bir hukukçu veya hekim de olunabilir.
DOĞAN GÜRELLİ SORUYOR
Alman Lisesi "zor" sayılabilecek bir okuldu. Sınıflarımızı başarıyla geçtiğimize göre, 1949 - 1954 arası birlikte okuduğumuz "Taksim İlkokulu" bize gerekli ön-eğitimi vermiş.
Doğrusunu istersen Alman Lisesi'ni ben seçmedim. Zira bana sorulmadı. Annemle babam "Haydi bakalım, Alman Lisesi'ne gidiyorsun..", dediler. Gittim! Aslında babam Heybeliada Askeri Deniz Lisesi'ni istermiş ama annemin dediği olmuş...
Övünmek gibi olmasın ama, çok zorlandığımı hatırlamıyorum. Belki 63 yıl önce sınav daha kolaydı ?.
Bunu hiç düşünmedim. Ancak sonraki sınıflarda (özellikle fen derslerinde) karşılaştığım zorluklar lisanla değil, dersin içeriğiyle ilgiliydi. Almanca ise zaten "Almanca derslerinde" gelişti. Bu bakımdan hazırlık sınıfımızda Herr Busse iyi iş çıkardı.
Bugünkü kadro hakkında maalesef hiç bir fikrim yok. (Pek çok ihtiyar gibi: "Bizim zamanın hocaları bambaşkaydı..." türünden laflar etmek istemem!)
Oldukça komikti. Goethe'den veya Fontane'den parçaları ezbere okurken, kasaptan kıyma almakta veya iadeli-taahhütlü mektup yollamakta zorlanıyorduk. Ne var ki, bu durum bir yıl bile sürmedi.
Kesinlikle büyük yararı oldu. Almanya'daki kimya öğrenimimde en ufak bir dil sorunum olmadı. Ancak hukuk veya iktisat okuyacak olsam bu durum doğal olarak farklı olurdu, yani zorluk çekebilirdim.
Dernek çalışanlarını takdir ediyorum ve yapılanları beğeniyorum. Sadece aidatını ödeyip, bazı etkinliklere katılan, nispeten pasif bir üye olduğum için, kendimde derneğin şusunu busunu eleştirme hakkını görmüyorum.Kusursuz dernek yönetimi yoktur ama dediğim gibi, eleştirmek için önce aktif şekilde işlerin içinde olmak lazım.
Okul müdürlüğü ile ilişki içinde olduklarını biliyorum. Destek konusunda maalesef bilgim yok.
Açıkçası eski Galatasaraylıların veya "Robertli"lerin bize göre biraz daha yoğun bir "birlik" içinde olduklarını sanıyorum. Ancak kanım doğru da olsa bu Derneğin değiştirebileceği bir husus değildir. Bu tür bir birlik duygusunu ancak okul verir, sonradan oluşamaz.