DER, DIE, DAS

s

Eğitimci

17 Ekim1943

Alman Lisesi öğrenim yıllarınız:

1955-1963

Alman Lisesi sonrası eğitiminiz:

Son bir yıl Pendik Lisesi , İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fak. Alman Filolojisi             

München ,Goethe Institut Oberstufe 

Mesleğiniz:

Öğretmen ,Okutman

Halen çalıştığınız yer / Bulunduğunuz pozisyon:

Özel piyano dersleri

Meslek dışı çalışmalarınız:

1978 den itibaren uzun yıllar Türkiye Soroptimist Kulüpleri Federasyonun da sekreter, kulüp başkanı, komisyon başkanı ve Federasyon ikinci başkanı olarak çalıştım. Moskova ve Petersburg Kulüpleri açılışı. 

 1995 Yılında Siyasete girdim.  Doğruyol Partisinde İstanbul İl Yönetim Kurulu üyesi. 1995ve daha sonra 1999 seçimlerinde İstanbul 1.Bölgeden altıncı sırada Milletvekili adayı, parti genel merkezinde Yüksek Haysiyet Divanı, Merkez Karar Kurulu üyesi olarak görev aldım.  Fındıklı Rotary Kulüp ünde Rotaryen eşi RotaryAnn olarak devam ediyorum.  

Yabancı Diliniz:

ALMANCA, İNGİLİZCE

Eşinizin Adı:

Saldırım

Eşinizin Mesleği:

Yük. Jeoloji Mühendisi

Çocuklarınızın isimleri:

Metin ,Pelin

ÖZKUZEY, F. ESEN Cevaplıyor


Alman Lisesi'ne giriş hikâyeniz nedir?
Kolej sınavlarına girdiğim yılda her okul kendi bünyesinde giriş sınavı yapıyordu. Annem İngilizce tedrisatlı okullara başvuruda bulunup para yatırdı. Ben bir gün Semra Kaya isimli arkadaşımın evine gittiğimde masa üzerindeki gazete Alman Lisesinin sınav ilanını gördüm Mahallede Erkan isimli bir arkadaşım var. Annesi Alman. Ona da Almanca konuşuyor diye çok imreniyorum. İlanı görünce çok sevindim. Ancak son başvuru günüymüş. Hemen babama telefon edip olur aldım. Annemle son dakika gidip sınava giriş kaydımızı yaptırdık. Tesadüf o yıl bütün okulların sınavı aynı güne alındı. Ben Alman Lisesini tercih ettim. Diğer okullara yatırdığımız başvuru paraları yandı. Demek ki o zaman da Milli Eğitimde son dakika kararları alınıyordu. Sınava 600 kişi katılmıştı. O gün için çok büyük bir kalabalık bahçede toplanmıştık. 55 kız, 55 erkek öğrenci alınıyordu. Sınavda öğretmen Almanca kelimeler telaffuz edip, duyduğumuzu yazmamız istenmişti. Hiç unutmuyorum.
Alman Lisesi'nde nasıl bir öğrenciydiniz?
En başarılı dersim Almanca ve Müzik idi. Diğer derslerim ortaydı.
Alman Lisesi'nde en sevdiğiniz ve en sevmediğiniz dersler nelerdi?
En sevdiğim Almanca, İngilizce ve Müzik idi. Son sınıflarda matematik.
Unutamadığınız öğretmen kimdir?
Beni en çok etkileyen Frau Dr. Kochs olmuştur. Hatta Öğretmenlik yaşantımda da özellikle ilk yıllar bir durum karşısında, Frau Dr. Kochs olsaydı bu durumda ne yapardı diye hep düşünmüşümdür. Bilgili, kültürlü, disiplinli bir öğretmendi. Giyimine dikkat eder, her davranışı ile bana rol model olmuş, ışık tutmuştur. Essen de yaşıyordu. Yakın bir tarihte vefatını duydum. Allah gani gani rahmet eylesin!
Alman Lisesi'nde ders dışı faaliyetleriniz nelerdi?
Konservatuarın piyano bölümüne devam ediyordum. Okuldan çıkınca haftada iki gün Konservatuara ve de özel piyano derslerine gidiyordum. Ayda bir Tepebaşındaki Komedi Tiyatrosunda konserlerimiz olurdu. Ayrıca Konservatuarın Hulusi Öktem yönetimindeki korosundaydım. Orta Okuldayken okulun voleybol takımındaydım. Bizim zamanımızda pen-firendlik vardı. Almanya ile mektuplaşmayı çok severdim.
Sıra arkadaşınız kimdi?
Uzun yıllar rahmetli Feride Yücesoy'la yan yana oturduk
Alman Lisesi'nde okurken geleceğe dönük idealleriniz, planlarınız, hayalleriniz nelerdi?
Üniversiteye gitmeyi çok arzulardım.
Sizin öğrencilik yıllarınızda dönemin koşulları nasıldı? Ülkenin ve okulun şartlarını şimdiyle nasıl kıyaslarsınız?
Bizim zamanımızda terbiye, saygı, öğretmenlere koşulsuz itaat vardı. İnsanlar birbirlerine güvenirlerdi. Okula ilk girdiğimiz yıllar cumartesi günleri de yarım gün okul vardı. Formamız vardı. Şapka takmak zorunluydu. Kimse takmak istemezdi. Takmayı unutunca ceza alınırdı. Ceza şuydu : 'Ich werde meine Mütze nie wieder vergessen.' Sayfalarla yazardık. Savaştan çıkalı daha kısa bir zaman olmuştu. Öğretmenlerimizin hepsi o günleri yaşamışlardı. Bizlere anlattıklarının hepsi ders mahiyetindeydi. Benim okuduğum zamanla şimdiki durum arasında bir çağ farkı var. Artık her şey yozlaştı. İnsanlar çoğaldı. Kimsenin kimseye güveni kalmadı. Eski ile şimdiki zamanı kıyaslamak artık hemen hemen imkansız oldu. Makas çok açıldı.
Alman Lisesi'ndeki öğrencilik yıllarınıza dair unutamadığınız, yıllar geçse de hatırlayıp, yâd ettiğiniz (olay, anı, kişi vb.) neler var?
Okulumuzun orkestrasıyla İTÜ'de deneme yayınına başlayan Türkiye'nin ilk televizyonunda konser vermiştik . Haydn'ın Kinder Sinfonie'sini yorumladık Ben vurmalı çalgıları çalmıştım ilk olarak orda Triangel çaldım . Çok keyif almıştım. Teutonia piyano konserlerini hiç unutmam Salon fazla ısınmaz ellerimi nasıl ısıtacağımı şaşırırdım. 19 Mayıs'larda Ada gezilerimiz olurdu. Onlarda unutulmaz anlardı. Yıl sonunda Sportfestler de çok keyifli geçer, çok eğlenirdik. 1957 Yılında Almanya Cumhurbaşkanı Theodor Heuss Türkiye ye gelmişti. Biz öğrencileri Şişhaneye götürüp kaldırıma dizmişlerdi Daha sonra okulumuzu da ziyaret etmişti. Heyecan verici bir olay yaşamıştık
Şu an sahip olduğunuz hayat tecrübesi ile o günlere, öğrencilik yıllarına dönmek mümkün olsa, neyi farklı yapardınız?
Daha bilinçli çalışırdım. Kendim okulda kulüpler kurardım.
Alman Lisesi'nde sonra öğreniminize nasıl devam ettiniz?
? İstanbul Üni. Alman Filolojisi' nden mezun oldum. Üniversite yıllarımda DAAD bursu ile fakültem beni ve Nilüfer Gökberk'i Almanya'ya yolladı. Ben Hamburg Pedagogische Hochschule'ye gittim. 1970 Yılında München Goethe Institut Oberstufe de sınava girip başarı ile bitirdim. Devlet Lisan Sınavını iyi derece ile kazandım. Ayrıca Almanya'da Münih ve Freiburg a Milli Eğitim tarafından gönderilerek öğretmenler için açılan yaz kurslarına katıldım. Avusturya'nın tüm eyaletlerini kapsayan, bir ay süreli bir eğitim araştırması yaparak Milli Eğitim Bakanlığına sundum, değerlendirmemi toplantılarda anlattım.
Alman Liseli oluşunuzun size ve kariyerinize neler kattığını düşünüyorsunuz?
Birçok şeyimi Alman Lisesine borçluyum. Başta öz disiplin ve öz güvenimi. Sistemli olmayı. Dürüstlüğü. Düşünce özgürlüğünü. Açık sözlülüğü. Doğru düşünmeyi. Sözünü tutmayı diye sıralayabilirim.
Alman Lisesi'ni Alman Lisesi yapan olgular nedir?
Okulumuzu diğerlerinden ayıran özellikleri nasıl tanımlarsınız? Bence önce disiplini. Okula on dakika geç kaldık mı kapılar kapanır, içeri giremezdik. 'a' veya 'o' harfinin üzerini biraz açık bıraksak veya tümcenin sonuna nokta koymasak bir notumuz giderdi. Tabii notlar 10 üzerindendi. Sıkı bir disiplin yaşadık. Öyle eğitildik. Bunun da çok yararını gördük.
Abitur yaptınız mı? Bunun size nasıl bir katkısı oldu? Bu sistemi nasıl değerlendirirsiniz?
Hayır
Alman Liselilik ruhu hakkında neler söylersiniz? Var olduğunu düşünüyorsanız, ifadesi nedir? Sizce geçmiş ve bugün arasında farklılıklar gösteriyor mu? Bu ruhun yansıttığı belirgin değerler olduğunu düşünüyor musunuz? Yoksa nasıl oluşturulabilir, ya da oluşturulabilir mi?
Bütün bu olumlu olgular yanında kişiler arasında bir birliktelik yakalayamadık. Herkes kendi yolunda gitti. Bir beraberlik ruhu bizim dönemlerde olmadı. Bu da okulda sosyal faaliyetlerin, gurup çalışmalarının çok az olmasından kaynaklandı diye düşünüyorum. Şimdilerde ayda birkez bazı kıymetli arkadaşlarımızın girişimleri ile özellikle Eren Sagay arkadaşımızın gayretiyle her ayın ikinci perşembesi Caddebostan Balık Adamlar Kulübünde toplanıyor, arkadaşlarımızla birlikte oluyoruz. Ve orda fark ediyoruz ki hepimiz aynı dili konuşuyoruz ve bu bize çok iyi geliyor, mutlu oluyoruz. Toplantı günlerini iple çekiyoruz. Birlikte yine Alman Lisesini yaşıyoruz. Bu çok değerli bir şey.
Edindiğiniz kariyerde ve halen bulunduğunuz pozisyona gelmenizde eğitimin yanı sıra, hangi etkenlerin yolunuzu açtığını düşünüyorsunuz?
İnsanın kendine güveni son derece önemli. Bilincin ve farkındalığın yüksekliği büyük rol oynuyor. Ayrıca Alman Lisesi farkı her zaman hissediliyor ve etken oluyor.
Bugün Alman Lisesi'nde öğrenim gören ya da ileride görecek olan gençlere tavsiye ve önerileriniz neler olur? Onlara hangi sektörleri hedef alan eğitimleri tavsiye edersiniz?
Önce kendilerine güvenecekler. Bu da kendini her konuda yetiştirmeyle oluyor. Çok kitap okuyarak, yaşamın her alanında etkin olarak (spor, müzik, bilim). İnsan ilişkileri, arkadaşlıklara değer vermek. Ayrıca ben gençlerin bir el becerilerinin olmasını her zaman tavsiye ediyorum. Dünyanın bin bir hali var El becerisi hayatta bir altın bilezik diye düşünüyorum. Çocuklarınızı küçük yaşta bir terzinin, marangozun, vs. çırak olarak vermenizi, yaşamsal beceriler kazanmalarını öneririm.

SEMRA KAYA SORUYOR

Sevgili Esen, İlk Okulda beş yıl beraberdik. Buz tutan Boğazda sandalyelerde oturan insanları birlikte izledik. En ilginci Alman Lisesine girişimimizi de yine birlikte yaşadık. Anlatır mısın?
Semracım, yukarda bu konudan bahsettim. Sizin eve o gün gelmemiş olsaydım, senin başvuru yaptığını bilmeyecektim. Ve yine ne tesadüf ki hemen orda masa üstünde duran gazeteyi görmeseydim sınav başvurusunun son günü olduğunu bilemeyecektim. Her şey kısmet ile. Böylece orta öğrenim de de seninle ayrılmadık.
Beşiktaş Serencebey'den birlikte okula gidişlerimizi hatırlıyor musun?
Elbette sabah beraber yola çıkar, tramvaya binip Karaköy'e gider, oradan Tünel ile okula varırdık. Tünele binmek büyük keyif idi. En arka vagonun cam kenarına oturunca bütün tünelin içi görülürdü. Dönüşlerde zaman zaman, diğer arkadaşlarla beraber olalım diye, 60 nolu otobüse biner, Maçka'da inip eve yürürdük. Çok güzel günlerdi! Şimdilerde insanlar çocuklarını iki adım ötedeki okula servislerle yolluyor
Hazırlık sınıfında yabancı dil öğrenmede zorluk çekmiş miydin?
Evet, ilk yıl, aileden de Almanca bilen olmadığı için, yabancı dil öğrenmeye yatkın olmama rağmen zorlanmıştım. Gerçi Almanca kolay başlıyor ama ilerledikçe zorlaşıyor. Sıkıntılarım oldu.

ORHAN TÜRESAY SORUYOR

Değerli arkadaşım Esen, yaz-kış Pendik'te oturuyordunuz. Seni hep takdir etmişimdir, senelerle Alman Lisesine o mesafeden nasıl gidip geldin? Eminim ki hiç kolay olmamıştır.
Elbette Orhan kardeşim, o zamanlar normalmiş gibi geliyordu ama şimdi geriye bakınca nasıl gidip geldiğime ben de şaşıyorum. Sabahları beş buçukta kalkar, babamla birlikte 06.14 trenine yetişirdik. Benden başka Pendik'ten gelip giden yoktu. Yaz başları ve sonbaharda Ahmet Sevil arkadaşım bana katılırdı. Trenden sonra vapur ve tünele binerek, saat sekize on kala okulda olurdum. Öğlen ise, saat 13.20 de bir vapur vardı, onu kaçırırsam saat 15.30 a kadar beklemem gerekiyordu ve saat beş de de evde olacaktım. Bu nedenle ailem okul idaresinden izin aldı, derslerden 13.05 de ayrılırdım. Arka kapıdan çıkar koşarak Yüksek Kaldırımdan aşağıya iner, vapura yetişirdim. Yol iki saat sürüyordu.
Esen, sen aynı zamanda Konservatuara devam ediyordun. Okulumuzun o zamanki müzik dersleri hakkında düşüncelerin nedir?
Bence gayet iyiydi. Müzik için ayrı bir dersliğin olması bile müziğe ne derece önem verildiğinin bir göstergesiydi. Aula'da bir orkestrada bulunması gereken enstrümanların birçoğu bulunmaktaydı. Öğretmenimiz Herr Wahl bunları bize bizzat çalarak gösterir, bizlerinde aletleri yakinen tanıma fırsatımız oluyordu. Olağanüstü çok Volkslied öğrendik. Şarkılar Almancayı öğrendiğimiz ilk yıllar bize çok yardımcı oldu. Kalıplar melodi yardımıyla daha iyi oturuyor. Okulumuzun orkestrası ve korosu vardı. Zaman zaman Teutonia'da konserlerimiz olurdu. Bence müzik dersleri çok iyi durumdaydı.

LALE TAMBOY SORUYOR

Esencim, seninle hem Alman Lisesi, hem Konservatuar, hem de yazları da olsa Pendik de beraberdik. Ne güzel günlerdi. Sen de herhalde öyle düşünüyorsun?
Evet Lalecim, aslında zor işleri başarmışız ama o zamanlar hayatın akışı içinde, bütün bunlar bize zor gelmezdi. Bir yanı ile de keyifliydi. Yazları ise sürekli Bisikletle gezer, her işimizi onunla yapardık. Şu günlerde bisiklete binmek, bu kalabalıkta, çok zor oldu.
Bir de Alman Lisesinde ayrı şubelerde olmakla beraber spor derslerini berber yapardık. Turnhalle mizi, bahçeyi hatırlıyor musun?
Evet, Beden Eğitimi derslerinde hepimizin giydiği siyah bol şortlarımız vardı. Yukarıya teras katına çıkar jimnastik yapardık. Bazı öğretmenler binada kalıyorlardı. Zaman zaman orda çamaşır da kuruturlardı. O aklımda kalmış. Aşağıdaki Turnhalle de direklere tırmanırdık. Yer jimnastiği yapılırdı. Denge çubuğu üstünde yürümeye çalışırdık. Baharlarda bahçede giriş kapısının yanındaki kumda uzun atlama, okulun önünde koşular yapılırdı. Teneffüslerde kızlar bahçesindeki basket potalarının direklerine uzaktan atlar döne döne aşağıya kayardık. O büyük eğlenceydi. Kızlar tuvaletinin önündeki kalorifer borularına da merdivenlerden sıçrayarak asılır, sallanırdık. Ben çok severdim. Şimdiki çocuklar da aynı şeyleri yapıyorlar mı bilmem.