Alman Lisesi'ne giriş hikâyeniz nedir?
Lise giriş sınavlarının sonuçları geldiğinde Robert Kolej ile Alman Lisesi arasında, hangisini seçsem diye bayağı düşünmüştüm. Alman Lisesi'nin sınavına girene kadar, Alman Lisesi'ne hiçbir ilgim yoktu, o ana kadar hep Robert'i seçeceğime emindim. İngilizce'yi severdim, Almanca ile hiçbir alakam yoktu. Alman Lisesi sınavında, okula içim ısındı. Fen bilimleri derslerinin, Alman Lisesi'nde, Robert'den daha iyi olduğunu duydum ve onun için Alman Lisesine girdim.
Alman Lisesi'nde nasıl bir öğrenciydiniz?
Sevdiğim derslerde iyiydim. Bu derslere gelen öğretmenlerimiz, bence iyi ders anlatırlardı. O yüzden, dersi dikkatle dinler, derste öğrenebilirdim. İlgilenmediğim derslerde de tam tersi, konsantre olmazdım derse.
Unutamadığınız öğretmen kimdir?
Herr Friedrich (bizim sınıfımız için özel bir kişi idi) ve Herr Röhder . Herr Friedrich'in birkaç tavsiyesi, benim hayatımda önemli ve yararlı oldu. Bunlardan biri, formülleri ezberlememek, ama nasıl çıkarılacağını anlamak idi.
Sıra arkadaşınız kimdi?
Rengin Küce. Rengin ile 8 yıl yan yana oturduk. Galiba bizim sınıftaki en uzun sıra arkadaşlığı idi.
Sizin öğrencilik yıllarınızda dönemin koşulları nasıldı? Ülkenin ve okulun şartlarını şimdiyle nasıl kıyaslarsınız?
Ülkemizin çok zor zamanları idi ben Alman Lisesi'nde okurken. İnsanların kutuplaştırıldığı, katliamlar, çok sayıda insanımızın öldürülmesi, 12 Eylül. Bunlar olurken, Alman Lisesi'nde biz bir "bubble" içinde yaşadık, eğitimimiz aksamadan, ve korkmadan. Bizim dönemin koşulları, eğitim açısından benim kişisel tecrübeme göre yüksek kalitedeydi. Örneğin, Alman Lisesi'nde öğrendiğimiz matematik ve fen bilimleri derslerinin kuvvetliliği sayesinde, üniversitede ve doktora yaparken bir sürü derse girmeme gerek kalmamıştı.
Edindiğiniz kariyerde ve halen bulunduğunuz pozisyona gelmenizde eğitimin yanı sıra, hangi etkenlerin yolunuzu açtığını düşünüyorsunuz?
Hata yapmaktan korkmamak, ilgilendiğim şeyi derinine öğrenmek istemek ve mezun olduğumda, dünyanın efsanevi bilim ve araştırma merkezi "Bell Labs" da çalışabilmiş olmak. Tabiki en önemli etken kendine güven: Ben "University of Texas" da iken, bilgisayar mühendisliği doktora programında, sadece 3 hanım öğrenciydik. Aynı şekilde "Bell Labs" in ana bilim merkezi Murray Hill de de öyleydi. Ben, orada çalışırken, bilim insanı olarak çalışan hanımların sayısı çok azdı. Hanımlara karşı, bir sürü "discrimination" olurdu. Kendine güvensiz olup, bunlara aldırsaydım, iş yapmaya enerjim kalmazdı.
Bugün Alman Lisesi'nde öğrenim gören ya da ileride görecek olan gençlere tavsiye ve önerileriniz neler olur? Onlara hangi sektörleri hedef alan eğitimleri tavsiye edersiniz?
"Human-machine interaction, data science, statistics, compluter science/enginering" dünyada, hem iş bulma, hem de averaj gelirin yüksekliği açısından, önü açık tavsiye edeceğim alanlar. Tabii ki alan ne olursa olsun, eğer bir öğrencinin tutku ile sevdiği bir konu varsa, ona tavsiyem, o alanda en iyi olan üniversite ve en iyi olan şirkete girmeye çalışmasıdır. İnsanın gerçekten zevk aldığı bir işi olması, bence en önemli nimetlerden biri hayatta. Doğal olarak, çoğu öğrenci liseyi bitirirken, hangi konuda bir kariyerden zevk alacağını bilmez. Kararsız öğrenciye tavsiyem, mantıkla düşünmesi, yukarıda bahsettiğim gibi geçerli bir alanı seçmesidir. Genelde, örneğin Amerikan iş bakanlığının tahmini "STEM degrees" denilen "Science, Technology, Engineering and Math" in geçerli olacağı. Bu konularda iyi bir eğitimden sonra, sektör değiştirmekte daha kolay olur. Bence insan, neden zevk aldığını düşünerek değil, deneyerek keşfedebiliyor.
Nasıl doktora yapmaya karar verdin? Nereye gittin, nasıl karar verdin?
Bir şeyin daha iyisi nasıl yapılır sorusu, hep ilgimi çekerdi. Öyle olunca, dünyada ilgilendiğiniz konuda, en iyi kim sorusunu doğal olarak soruyorsunuz. O yüzden de, benim konumda ilk 10 içeresindeki bir üniversiteye gidip doktora yapmak ve konusunda yenilikleri ile bilinen profesörlerle çalışmak istedim.
İlk işin neydi? İşini beğendin mi?
İlk işim "Bell Labs" da idi. Beğenmez olur muyum, benim için büyük onurdu! Dünyanın efsanevi bilim ve araştırma merkezi idi, geleceğin icat edildiği yer olarak bilinirdi. Örneğin, transistor ve lazer burada icat edilmiştir. Nobel ödüllü, Turing ödüllü insanlar iş arkadaşlarımdı. Merak ederseniz aşağıdaki yazıları okuyun, Bell Labs in dünyaya katkılarının özeti için. http://www.nytimes.com/2012/02/26/opinion/sunday/innovation-and-the-bell-labs-miracle.html?mcubz=1 http://business.time.com/2012/03/21/how-bell-labs-invented-the-world-we-live-in-today/
Annenin ve babanın yaşam deneyimi, senin seçimlerini etkiledi mi?
Evet, babam İstanbul Teknik Üniversitesinde profesördü ve temel bilimleri gönülden sevmiş, fizik ve kimya ile özleşmiş bir insandı. Çevremizde gözlemlediğimiz, yasadığımız fiziksel ve kimyasal fenomenleri bilimsel olarak açıklayabilirdi. Onun hayat görüşü, benim meslek seçimimi etkilemiştir.
Teknoloji alanında bir kadın olarak herhangi bir engel ile karşı karşıya kaldın mi?
University of Texas at Austin de doktora yaptığımda ve Bell Laboratuvar'ında çalıştığımda, parmakla sayılacak kadar az hanımlardan biriydim. Kadınların bilim ve teknoloji alanında iyi olamayacağı ön yargısı Amerika'da yaygındı ve onun getirdiği engeller sıkça karşıma çıkıyordu. Bizim başarılı olmamız için yardım eden, yol gösteren kimse yoktu genelde. Ben baştan bir karar almıştım, bu tip ön yargılara kulak asmamaya, kendime güvenip enerjimi işime harcamaya ve kendimi işimle kanıtlamaya. Daha bir sürü engel sayabilirim, ortamı kadınların çalışmak istemeyeceği bir hala getirebilen. Beni rahatsız edici bir davranış oldu mu, bunu direk söylerdim yapan kişiye iş büyümeden. Bu yöntemin yetersiz kaldığı sorunlarda oldu tabii. Kadınlar için yorucu ortamlardı bunlar, ama bizden sonra gelen nesiller için bizim direnişimiz, onların daha eşit şartlarda çalışmasına öncülük etti.