ÖZDEN, BANU
DER, DIE, DAS
Dr. (Ph.D.)
Alman Lisesi öğrenim yıllarınız:
1974-1984
Alman Lisesi sonrası eğitiminiz:
At lisans diplomasi: İstanbul Teknik Üniversitesi, Elektronik Mühendisliği
Doktora diplomasi: University of Texas Austin, Bilgisayar Mühendisliği
Mesleğiniz:
Bilgisayar Mühendisliği
Halen çalıştığınız yer / Bulunduğunuz pozisyon:
Girişimci / Şirket Sahibi (Video içerik analiz şirketi)
Eserleriniz:
40+ "peer-reviewed" makale, 3 kitap bölümü, 23 patent (Amerika ve uluslararası)
Yabancı diliniz:
Almanca, İngilizce
Kariyeriniz:
Bell Labs, Murray Hill, NJ
Director of Research in Computing Systems Scientist
1993 - 2003
University of Southern California, Los Angeles, CA
Computer Science Professor, Gabilian Chair
2003 - 2007
SmartMedicalConsumer, New York, NY
A software company for medical bill management. Founder
2006 - 2017
E-posta adresiniz:
banu.ozden@gmail.com
ÖZDEN, BANU Cevaplıyor
Lise giriş sınavlarının sonuçları geldiğinde Robert Kolej ile Alman Lisesi arasında, hangisini seçsem diye bayağı düşünmüştüm. Alman Lisesi'nin sınavına girene kadar, Alman Lisesi'ne hiçbir ilgim yoktu, o ana kadar hep Robert'i seçeceğime emindim. İngilizce'yi severdim, Almanca ile hiçbir alakam yoktu. Alman Lisesi sınavında, okula içim ısındı. Fen bilimleri derslerinin, Alman Lisesi'nde, Robert'den daha iyi olduğunu duydum ve onun için Alman Lisesine girdim.
Sevdiğim derslerde iyiydim. Bu derslere gelen öğretmenlerimiz, bence iyi ders anlatırlardı. O yüzden, dersi dikkatle dinler, derste öğrenebilirdim. İlgilenmediğim derslerde de tam tersi, konsantre olmazdım derse.
En sevdiğim dersler matematik, fizik, biyolojinin genetik ile ilgili olan kısmı, kimya, müzik idi. En sevmediğim ders herhalde ahlak dersi idi.
Herr Friedrich (bizim sınıfımız için özel bir kişi idi) ve Herr Röhder . Herr Friedrich'in birkaç tavsiyesi, benim hayatımda önemli ve yararlı oldu. Bunlardan biri, formülleri ezberlememek, ama nasıl çıkarılacağını anlamak idi.
Folklor. 8 yıl boyunca unutamayacağım tatlı anılarımın ve sevdiğim arkadaşlarımın kaynağı olmuştur Alman Lisesinin folklor grubu.
Rengin Küce. Rengin ile 8 yıl yan yana oturduk. Galiba bizim sınıftaki en uzun sıra arkadaşlığı idi.
Her şeyden ağar basan hayalim, dünyanın değişik yerlerinde yaşamak ve değişik insanlar tanımaktı. Avrupa ülkelerini, annem ve babamla görmüştüm, ama başka kıtalara, çocukken gitmemiştim. Hayalimde oraları vardı.
Ülkemizin çok zor zamanları idi ben Alman Lisesi'nde okurken. İnsanların kutuplaştırıldığı, katliamlar, çok sayıda insanımızın öldürülmesi, 12 Eylül. Bunlar olurken, Alman Lisesi'nde biz bir "bubble" içinde yaşadık, eğitimimiz aksamadan, ve korkmadan. Bizim dönemin koşulları, eğitim açısından benim kişisel tecrübeme göre yüksek kalitedeydi. Örneğin, Alman Lisesi'nde öğrendiğimiz matematik ve fen bilimleri derslerinin kuvvetliliği sayesinde, üniversitede ve doktora yaparken bir sürü derse girmeme gerek kalmamıştı.
O kadar çok güzel ve unutmadığım anım var ki, sadece bir ikisinden bahsetmek öbürlerine haksızlık olur.
Almanca'yı daha iyi öğrenirdim. "Mindful" olup lisede geçirdiğim anları, daha farkında yaşar, ve daha tadını çıkarırdım.
İstanbul Teknik Üniversitesi'nde elektronik mühendisliği okudum ve University of Texas Austin de bilgisayar mühendisliği doktorası yaptım.
Yukarıda anlattığım iyi eğitim, ve Alman Lisesi'nin aşıladığı analitik düşünme, kariyer yolumu belirleyen katkılar oldu.
Okulumuzu diğerlerinden ayıran özellikleri nasıl tanımlarsınız? Bence farkı, fen bilimleri ve matematik derslerindeki kaliteli eğitim.
Yapmadım.
Ruhu hakkında aklıma ilk gelen "mütevazilik". Ortak ruh oluşturmak için, ders dışı faaliyetler önemli ve bu gurupların okullar arası yarışmalara, turnuvalara katılması ve bunun için ciddi bir şekilde çalışmaları. Ben şanslı idim ve bunu, folklor grubumuz ile yaşadım.
Hata yapmaktan korkmamak, ilgilendiğim şeyi derinine öğrenmek istemek ve mezun olduğumda, dünyanın efsanevi bilim ve araştırma merkezi "Bell Labs" da çalışabilmiş olmak. Tabiki en önemli etken kendine güven: Ben "University of Texas" da iken, bilgisayar mühendisliği doktora programında, sadece 3 hanım öğrenciydik. Aynı şekilde "Bell Labs" in ana bilim merkezi Murray Hill de de öyleydi. Ben, orada çalışırken, bilim insanı olarak çalışan hanımların sayısı çok azdı. Hanımlara karşı, bir sürü "discrimination" olurdu. Kendine güvensiz olup, bunlara aldırsaydım, iş yapmaya enerjim kalmazdı.
"Human-machine interaction, data science, statistics, compluter science/enginering" dünyada, hem iş bulma, hem de averaj gelirin yüksekliği açısından, önü açık tavsiye edeceğim alanlar. Tabii ki alan ne olursa olsun, eğer bir öğrencinin tutku ile sevdiği bir konu varsa, ona tavsiyem, o alanda en iyi olan üniversite ve en iyi olan şirkete girmeye çalışmasıdır. İnsanın gerçekten zevk aldığı bir işi olması, bence en önemli nimetlerden biri hayatta. Doğal olarak, çoğu öğrenci liseyi bitirirken, hangi konuda bir kariyerden zevk alacağını bilmez. Kararsız öğrenciye tavsiyem, mantıkla düşünmesi, yukarıda bahsettiğim gibi geçerli bir alanı seçmesidir. Genelde, örneğin Amerikan iş bakanlığının tahmini "STEM degrees" denilen "Science, Technology, Engineering and Math" in geçerli olacağı. Bu konularda iyi bir eğitimden sonra, sektör değiştirmekte daha kolay olur. Bence insan, neden zevk aldığını düşünerek değil, deneyerek keşfedebiliyor.
ARTUR CİDECİYAN SORUYOR
Bir şeyin daha iyisi nasıl yapılır sorusu, hep ilgimi çekerdi. Öyle olunca, dünyada ilgilendiğiniz konuda, en iyi kim sorusunu doğal olarak soruyorsunuz. O yüzden de, benim konumda ilk 10 içeresindeki bir üniversiteye gidip doktora yapmak ve konusunda yenilikleri ile bilinen profesörlerle çalışmak istedim.
İlk işim "Bell Labs" da idi. Beğenmez olur muyum, benim için büyük onurdu! Dünyanın efsanevi bilim ve araştırma merkezi idi, geleceğin icat edildiği yer olarak bilinirdi. Örneğin, transistor ve lazer burada icat edilmiştir. Nobel ödüllü, Turing ödüllü insanlar iş arkadaşlarımdı. Merak ederseniz aşağıdaki yazıları okuyun, Bell Labs in dünyaya katkılarının özeti için. http://www.nytimes.com/2012/02/26/opinion/sunday/innovation-and-the-bell-labs-miracle.html?mcubz=1 http://business.time.com/2012/03/21/how-bell-labs-invented-the-world-we-live-in-today/
"Entrepreneur" üm. Bugünlerde video teknolojisi ile ilgili yeni bir ürün sunmak için çalışıyorum.
Caz ve klasik müzik.
Evet, babam İstanbul Teknik Üniversitesinde profesördü ve temel bilimleri gönülden sevmiş, fizik ve kimya ile özleşmiş bir insandı. Çevremizde gözlemlediğimiz, yasadığımız fiziksel ve kimyasal fenomenleri bilimsel olarak açıklayabilirdi. Onun hayat görüşü, benim meslek seçimimi etkilemiştir.
İlk yıllar güzel uzun mektuplarla yazışırdık. Sonra, ağırlık e-mail e döndü, şimdi de günlük WhatsApp ağırlıklı iletişim. Alman Liseli arkadaşlar, New York'a geldikçe onlarla görüşüyorum. Son yıllarda, Türkiye'de daha uzun kalıyorum ve lise arkadaşlarımın bir kısmını, yılda birden fazla görebiliyorum.
Başarının bir taneden fazla boyutu var. "Achievement" boyutunu soruyorsanız, yayınlanmış makalelerim ve dünyanın konusunda sayılı isimleri ile çalışabilmiş olmam derim.
Uzun bir listeden birkaç örnek: Piyano yerine çello çalardım, fizik veya "epigenetics" okurdum, birden fazla spor denemek yerine bir tanesine konsantre olup kompetitif olarak yapardım.
University of Texas at Austin de doktora yaptığımda ve Bell Laboratuvar'ında çalıştığımda, parmakla sayılacak kadar az hanımlardan biriydim. Kadınların bilim ve teknoloji alanında iyi olamayacağı ön yargısı Amerika'da yaygındı ve onun getirdiği engeller sıkça karşıma çıkıyordu. Bizim başarılı olmamız için yardım eden, yol gösteren kimse yoktu genelde. Ben baştan bir karar almıştım, bu tip ön yargılara kulak asmamaya, kendime güvenip enerjimi işime harcamaya ve kendimi işimle kanıtlamaya. Daha bir sürü engel sayabilirim, ortamı kadınların çalışmak istemeyeceği bir hala getirebilen. Beni rahatsız edici bir davranış oldu mu, bunu direk söylerdim yapan kişiye iş büyümeden. Bu yöntemin yetersiz kaldığı sorunlarda oldu tabii. Kadınlar için yorucu ortamlardı bunlar, ama bizden sonra gelen nesiller için bizim direnişimiz, onların daha eşit şartlarda çalışmasına öncülük etti.
Teknoloji alanında yeni ürünler yaratmak. Bir dileğimde, imkanları az olan gençlere, bilgisayar ve teknoloji eğitiminde bir "jumpstart" verebilmek.