Alman Lisesi'nde okumak, sana hangi özelliğini kazandırdı?
Disiplin, disiplin, disiplin. Başladığım hiç bir işi, çözmeden bırakmamayı başardım sanıyorum. Öğrendiğim 2.5 lisan Almanca, İngilizce, Fransızca hayata her girişimimde, önde başlamamı sağladı. Fen, mantık terazimi, öğretmenlerle diyalog, sosyal cesaretimi kazandırdı.
Endüstri mühendisliği okuduktan sonra, içindeki sanatçıyı nasıl buldun, nasıl resme yöneldin?
Okulu bitirir bitirmez, bir aile ihracat ithalat mümessillik şirketinin başında buldum kendimi. Bunun artı ve eksileri oldu. Talimat almadan çıraklıkla öğrendim işimi. Gelen siparişleri piyasada bulmak, yaptırmak bence çok yaratıcı kıvraklık istiyordu ve keyif alıyordum. Sonra, Handan Buharalı İkiışık ile Türkiye'nin 001 ruhsatlı yarım günlük Adil Çocukevi'ni açtık, top havuzu keyfini ve bugünkü yuva zihniyetini yurt dışı örneklerini uygulayarak ve geliştirerek ilk biz geçirdik hayata. Sorumlu Müdirelerimiz Sevda Neyzi Bozkurt ve Zeynep Tuluy cesaretimiz idi. Müthiş bir yaratıcılık ve çocuk gözünün saflığıyla bakmayı öğrendik hayata. Minicik şeylerden, ilk defa görüyormuşçasına heyecan duymayı öğrendik tekrar. Rahmetli İbrahim Kavrakoğlu, beni espri olarak sunardı talebelerine. Endüstri Mühendisi ne yapar dediklerinde, çocuk yuvası açar derdi. Bana da keyifle anlatırdı. Fotoğraf heyecanım da, Adil Çocukevi sayesinde başladı. Onların heyecan ve mutluluğunu aileleriyle paylaşmak için devamlı fotoğraflarını çekerdim amatörce. Araya giren, yine çoğu Alman Liseli arkadaşlarımla, Sema Aktay Şener, Gülden Şahin Ünlüer, Sibel Tarhan Kasapoğlu, Yıldız Alp ile bir dönem mümessillik firmamız Mim Dış Ticaret' teyken, Sibel ve Banu Tarhan yan odada Atölye 83 olarak Yusuf Taktak ile atölye çalışmalarına başladı. Israrlarıyla, hadi bir deneyeyim dememle 2000 yılında kendimi sanat iksirinde bulmam bir oldu. 50 yaşında resme başlayan annemin başarıları cesaret verdi. Altan Çelem ve Server Demirtaş ile teknik öğrendim.
Çok gezdiğini biliyorum, henüz sıra gelmeyen en çok nereyi görmek istersin?
Karadeniz'e çok ufakken gitmişim, arabaya atlayıp, kafama uygun arkadaşlarımla, nerede keyif alırsak, durarak fotoğraf çekerek, tabii bol yiyip içerek gezmek. Eskiden daha çok daha çok göreyim öğreneyim. gezilerim olurdu. Şimdi kedileri, ağaçları ve kalbimi çarptıracak manzaraları olan, küçük huzurlu ülkeleri sindire sindire yaşamak istiyorum. Büyük şehirlerde, sanatı içime çekmek, ama oralarda da sempatik küçük butik yerlerde kalmak tercihim.