ERDEN, EMRE
DER, DIE, DAS
31 AĞUSTOS 1984, İSTANBUL
Alman Lisesi öğrenim yıllarınız:
1995 - 2003
Alman Lisesi sonrası eğitiminiz:
Sabancı Üniversitesi Mekatronik Mühendisliği
Imperial College London Makine Mühendisliği Yüksek Lisansı
Mesleğiniz:
Makine Mühendisliği, Üretim Müdürlüğü
Halen çalıştığınız yer / Bulunduğunuz pozisyon:
Philip Morris Şirketinde Tedarik Zinciri ve Dijitalleşme Müdürü
Yabancı diliniz:
İngilizce - Almanca
Eşinizin adı:
Neşe Erden
Eşinizin mesleği:
Finans Müdürü
Çocuklarınızın isimleri:
Ege
İrtibat adresiniz:
emreerden@sabanciuniv.edu
Arnavutköy Yolu Sok. No:5 Maya Residences G17 Etiler-Beşiktaş - İstanbul.
ERDEN, EMRE Cevaplıyor
İlkokuldan beri hep mühendis olmak istiyordum, o dönemde Almanlar'ın çok iyi mühendis olduğunu ve Alman Lisesi'nin fen ağırlıklı bir lise olduğunu biliyordum, tüm okulları kazanmama rağmen bu hayal beni Alman Lisesi'ne yönlendirdi. 4 Eylül 1995'te başladığım günü hala hatırlıyorum, 18-19 yaşlarında son sınıf öğrencilerinin yanında 11 yaşında karakterimizin yoğrulacağı o güzel binanın önünde durduğumu da.
Alman Lisesi'nde fen derslerini çok seven, dersi derste çok fazla dinleyemeyen, biraz yaramaz bir öğrenciydim, ama notlarım genel olarak iyiydi.
Fizik ve Matematik en sevdiğim, Türkçe ve Tarih en sevmediğim derslerdi. Dersi veren öğretmen de dersi sevmemde etkiliydi. İsmail Hoca'dan alınan bir din dersini sevmemek mümkün olur mu?
Herr Brademann ve Herr Hoppstock, derslerde dersin de dışında çok değişik konulardan bahsederdik ve keyif alırdık. İsmail Hoca ve Herr Backer de unutulmazlar arasındadır.
O dönem çok fazla satranç turnuvasına katılırdık. Bazı seneler 10 turnuvaya katıldığım olmuştu. Okulun en keyifli yanı vapurla gidip gelmekti, bu nedenle istediğimiz saatte dönebiliyorduk. Seyahat tutkum da o zamanlar başlamıştı.
Çok farklı sıra arkadaşlarım oldu, ancak en çok Emir'i unutamıyorum, çok güzel vakit geçirir ve anlaşırdık, kendisini özlüyorum maalesef artık aramızda yok.
Hayatım boyunca sabit iki tane hayalim oldu , biri en az 100 ülkeyi gezmek biri de ileride bir ansiklopedide var olabilmek. İkincisi çok imkanlı olmasa da ilki için elimden geleni yapıyorum. Bir de hep mühendis olmak isterdim ve teknik konularla daha fazla ilgilenirdim, bunu da başarabildim.
Seçeneklerin daha az olduğu yıllardı, Taksim'de Asmalımescit furyasının başlamadığı zamanlarda neredeyse hep aynı yerlere giderdik. Şimdi 5 sene olan okul 8 sene idi, daha küçük yaşlarda başladığımız için okulun karakterimiz üzerindeki etkisi daha fazla olurdu. Okulun binası eski olmasına rağmen sanki tarihin içinde yaşıyor hissi verirdi, eskiden koridorlarda demir parmaklıklar olurdu, o halini hep sevmişimdir. Şimdi tadilattan sonra değişik gelse
Okulun aldığı bir karar sonucunda her tenefüste bahçede geçirmemiz isteniyordu, 12. Sınıfta bu da bize zor geliyordu. O nedenle demokratik bir eylem yapıp tenefüste kapıyı kitlemiş ve protesto etmiştik, daha sonra disiplin kuruluna çağrıldık ve ben ceza alacağımızı düşündüm. Oysa tam tersi, biz sizin gibi eleştirebilen
Spor yapmaya ve şimdiki hobilerim olan Snowboard, Kitesurf, Fotoğraf çekmeye çok daha erken başlamak isterdim. Teknik konulara olan ilgim kadar edebiyat, tarih, felsefe gibi derslere şimdi verdiğim önemi vermek isterdim.
Sabancı Üniversitesi'nde burslu olarak Mekatronik Mühendisliği okuduktan sonra yüksek lisans için İngiltere'ye Imperial College'a gidip Makine Mühendisliği okudum.
Çok detaycıyımdır, finansal bir sunumda ya da bir mühendislik sunumunda birim yazılmadı ise o sunumun geri kalanına kafamı veremiyorum. Alman Lisesi sınavlarında birim yazmadığımızda o sorudan sıfır aldığımız için, bu bana lisenin bir katkısı. Teknik konular dışında, sanata, tarihe, edebiyata ya da coğrafyaya da ilgi duyabilmem Alman Lisesi'nde bu derslerin derin bir şekilde işlenmesi sayesinde oldu. Din dersinde öğrendiğimiz Hinduizm ve Budizm gibi genel kültürümü şekillendiren çoğu konunun temeli lisede atıldı. Lisenin kariyerime en büyük katkılarından biri de yapısal düşünce yapısını kazanmaktı. Bu sayede özellikle yönettiğim projelerde en baştan nereye gitmek istediğimi ve nasıl gideceğimi daha iyi görebiliyorum.
Düşünce yapısıdır kesinlikle. Hayatımda herkesin baştan kabul ettiği, tüm toplumsal normları, dinleri, devletleri, ilişkileri her şeyi ama her şeyi sorguladım. Bazen mutluluk getirmese de bu sorgulama ve mantık arayışı kesinlikle Alman Lisesi gerçeğidir??
Alman Liseli olup da Abitur yapmamak bir kayıp olurdu, tabii ki de yaptım. Almanya'da okuma fırsatı verdiği için okulun en büyük avantajlarından biri olduğunu düşünüyorum. Abitur'a çalıştığımız konular sayesinde Üniversite 1. Sınıfı çok rahat geçirdik diyebilirim.
Alman Lisesi ruhu bence bir camia ruhu değil, daha çok bireysel ve tekil olarak ayakta duran, topluma nazaran daha analitik düşünebilen, sorgulayan bir grubun her bireyinde görbileceğiniz bir ruh. O nedenle 30 sene önceki mezunla da bu sene mezun olanla da sohbet ettiğimizde kafaca çok iyi anlaşabilsek de, maalesef o bağı sürekli olarak koruyamıyoruz.
Ne istediğini bilmek en önemli konulardan biri, odaklanmanızı ve vakit kaybetmemenizi sağlıyor. Yurtdışında çok farklı ve fazla ülke görmek de hem İngiltere hem de Dubai'de yaşarken hayatımı kolaylaştırdı ve herkesle daha kolay iletişim kurabilmeme yardımcı oldu. Farklı konularla ilgilenmek , hobileri geniş tutmak da karşılaştığınız güçlüklerde yaratıcı çözümler bulabilmeniz için çok yardımcı oluyor.
Mutlaka yurtdışında bir süre yaşayın, farklı ülkelere gidin, farklı hobiler edinin. Sektör konusunda tavsiyede bulunamam, çünkü ne yaparsanız yapın yaptığınız işte iyi olun, isterseniz sporcu olun, ressam olun, kitap yazın, dağcı olun, şirket kurun, isterseniz ilaç isterseniz FMCG sektöründe çalışın, isterseniz yazılımcı olun ama mutlaka en iyisi olun!
BARIŞ ALTOP SORUYOR
Lise son sınıfın üniversite 1 derslerinin çoğunu kapsamış olması ve bu sayede Üniversite ilk senesinde çok rahat etmemiz
Tramvay kesinlikle:) İstiklal Caddesi'ni göre her şey güzeldir, tabii ki şu andaki değil anılarımızdaki
Alman Lisesi dünya vatandaşı olabilmek adına bana katkı sağladı
Bence her yaş ayrı güzel, lise buluşması da gayet mutlu eder
Alman Lisesi'nde eğer matematik ya da fizik sınavında birim yazmaz isek o sorudan sıfır alırdık tüm çözüm doğru olsa bile. Şu an aynı özeni ve dikkati iş hayatında da taşıyorum. Rakam, somut veri, net bilgi taşımayan her şey beni ciddi anlamda rahatsız ediyor.
Müzik dersi sanırım:) Tür olarak sevmediğim bir müzik çaldığında hemen demoralize olduğumdan sanırım, hele Almanca olan müzik dersindeki sözler maalesef hala ezberimde:)
Stuttgart idi, Porsche fabrikasını gezmiştik ve çok etkilenmiştim
Dersi kaynatmak amaçlıydı:) Ama bu sayede Herr Lepiorz'dan maç bileti de kazanmıştık
Analitik düşünce yeteneği, belki daha kötü bir mühendis olurdum
Çalışma hayatı, eğitim hayatı daha eğlenceli evet ama şu yaşlardan daha çok keyif alıyorum, hayattaki belirsizlikler artık beni etkilemiyor ve daha özgür hissediyorum
HASAN SARP SORUYOR
Kesinlikle ederim
Okulun bu konuda bir etkisi olduğunu düşünmüyorum
Maalesef öyle, sebebini de bilmiyorum, belki bireyselliktendir, belki de her şeyi sorguladığımızdan
Aradan ne kadar zaman geçerse geçsin tekrar birleştiğimizde sanki dün okulda beraber gibi hissediyorum ve yanlarında güvende hissediyorum
Düşünce yapısı olarak genellikle benzer özelliklerimiz var
Paranızın çoğunu hatta belki de tamamını eşyaya değil tecrübeye harcayın, gezin , görün, yaşayın. Kendinizi tek bir yönde değil çok farklı alanlarda geliştirin
Beyoğlu'nun eskiden bir ruhu vardı, şimdi o maalesef yok. Daha az ama daha öz alternatif vardı, daha kendine has yerleri vardı, bir dönem neredeyse tüm arkadaşlarımız orada olduğu için sürekli bir tanıdığımızla karşılaşabilirdik
İsmail Coşkun'dan her dini öğrenmek genel kültürüme çok şey katmıştı ve her konuyu ayrı bakış açıları ile incelemem gerektiğini göstermişti
Dernek bir çok zorluğa rağmen elinden geleni yapıyor, her şeyi dernekten beklemeden her Alman Liseli'nin de elini taşın altına koyması gerekiyor. Örneğin bir davet mi ulaştı size, neden tüm döneminize siz göndermiyorsunuz?
Hangisini unutabilirim ki:) Okulun en keyifli yanı vapurla gidip gelmekti, son dakika ödev yapmaya çalışmamız, vapura binmeden yediğimiz döner, servis olmadığı için istediğimiz saatteki vapurla dönebilmek ve tabii sürekli yaramazlık yapmamız:)