ARSLAN ALATON, İDİL
DER, DIE, DAS
Prof. Dr.
18 Ocak 1973, İstanbul
Alman Lisesi öğrenim yıllarınız:
1984-1991
Alman Lisesi sonrası eğitiminiz:
İTÜ Kimya Mühendisliği, Boğaziçi Üniversitesi Çevre Teknolojileri, ABD Güney Carolina Üniversitesi Kimya ve Biyokimya
Mesleğiniz:
Kimya Mühendisi, Öğretim Üyesi
Halen çalıştığınız yer / Bulunduğunuz pozisyon:
İTÜ İnşaat Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü
Meslek dışı çalışmalarınız:
Bilim Akademisi Türkiye üyesiyim.
Yabancı diliniz:
Almanca, İngilizce
Eşinizin adı:
İzzet
Eşinizin mesleği:
Kimya Mühendisi (Çevre Teknolojileri konusunda doktoralı)
Çocuklarınızın isimleri:
İlay
E-posta adresiniz:
arslanid@itu.edu.tr
ARSLAN ALATON, İDİL Cevaplıyor
Almanya'dan, 1984 yılında kesin dönüş yapan çok sayıda aday öğrenci ile giriş sınavı telaşı yaşadım.
İyi bir öğrenciydim.
En sevdiğim dersler Almanca ve İngilizce, en sevmediğim ders Fizik.
Hepsini çok seviyorduk, hepsi bizim için ayrı ayrı önemli ve unutulmaz, çok güzel anılarımız da oldu.
Fazla yoktu, tiyatro kulübü bir ara.
Önce Binnaz Aksakal, sonra uzun yıllar Özden Özkaya.
İTÜ Kimya Mühendisi olmak!
Kantin yemekleri ve okul binası biraz iç karartıcıydı..şimdi nasıl bilmiyorum.
Arkadaşların, bizi ders aralarında kızdırmaya çalışmaları, hocalarımıza yaptığımız ufak tefek şakalar..
Bilmiyorum, herhalde çok fazla değişiklik yapmazdım.
Lisans, yüksek lisans ve doktora-doktora sonrası çalışmalarım oldu, akademisyen olmak için bu yoldan geçmem gerekiyordu.
Disiplin, özgüven aşılayan ve iyi derecede yabancı dil veren bir okul olarak.
Yaptım, fakat bana katkısı olmadı, Almanya'da okumadım.
Alman Lisesi ile fazla bağım kalmadı ne yazık ki..fakat okuldan çeşitli ortamlarda birine rastladığımda, eski günleri mutlulukla anıyoruz. Lise hayatımız gayet iyi geçti, sorun yaşamadım, arkadaşlarım ve öğretmenlerimle mutluluk tabloları oluşturduk!!
Yukarıda saydığım okulun bana kattığı unsurlarla..
Tavsiyem düzenli çalışmaları, bol kitap okumaları, ve yurt dışına açılmalarıdır.
ÖZDEN ÖZKAYA SORUYOR
O kadar çok var ki, sinemayı çok seviyorum ve film izlemeyi..Woody Allen'in filmlerini çok komik buluyorum..fakat o zamanlar arkadaşım Özden ile "Rüzgar gibi Geçti" ye hayrandık. O filmi defalarca izledim, sonra ikimiz kitabını da bulup okumuştuk. Hatta Almanca Öğretmeni Herr Gross, biz kendisine bundan söz edince burun kıvırmıştı; "Bakıyorum da; en fazla -Trivialliteratur- ile ilgileniyorsunuz!" diye.
Bunu da söylemek çok zor; O zamanlardan söz ediyorsak.. Christine Nöstlinger, Gülten Dayıoğlu, Aziz Nesin, Bert Brecht, Kerstin Specht. herhalde bunları sayabilirim.
Almanca dersleri Herr Bochnig ile çok sevimliydi; İngilizce dersinde Herr Kahmann (eski okul müdürümüzdü aynı zamanda) ve Herr Dupper; fizik ve matematikte ise Herr Benz ve Herr Sauer. Her herhalde bu hocalarımızın derslerinde daha fazla şey öğrendim diye düşünüyorum. Din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde ise, çağdaş felsefi yaklaşımı ile İsmail Hocamız derin izler bırakmıştı. İsmail Bey'i çok sevmiştik, dersleri çok zevkli geçiyordu. Askere gittiğinde havlu, sabun, vb. hediyelerle uğurlamıştık. Tarafsız olmaya çalışıyorum; fakat diğer Alman hocalarımızdan çok fazla bir şey de öğrenmediğimi düşünüyorum.
Evet, herhalde isterdim.
Ben, genel olarak okul binasının görüntüsünü ve tesisleri beğenmiyordum. Okulumuza yakışmıyordu kanımca. Spor ve serbest zamanı geçirme olanakları, hele o zamanlar çok kötüydü; yetersizdi.
Pek çok şey.. özellikle K odalarındaki teneffüslerde, ansızın hemen yanımızdaki doktor odasına taşınmak!
Pek değil. Fakat gri forma ve bordo kazak; bunlar pratik, kolayca bulunan ve kombine edilebilen renklerdi.
Bence, çok anlamsız şekilde büyütüldü. Biz aslında çok masum, biraz da aptalca bir şaka yapmıştık. Öğretmenimizin bize bu kadar kızacağını da hiç düşünemedik. Sonra iş büyüdüğünde çok üzülmüş ve korkmuştuk. Kötü bir tecrübe oldu bizim için.