ARABOĞLU, ALİ HAYRİ
DER, DIE, DAS
4 Ağustos 1962, İstanbul
Alman Lisesi öğrenim yıllarınız:
1973-1981
Alman Lisesi sonrası eğitiminiz:
Üniversite: İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü
Master: İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme İktisadı Enstitüsü International Management
Mesleğiniz:
İşletmeci / Yönetici
Halen çalıştığınız yer / Bulunduğunuz pozisyon:
Salon İstanbul Ziyafet
MLC Restaurant ve Turizm Tic. Ltd. Şti.
Yönetici Ortak / Genel Müdür
Meslek dışı çalışmalarınız (Varsa dernek, vakıf, sosyal sorumluluk projesi, vb.):
ALKEV - Alman Lisesiler Kültür ve Eğitim Vakfı Mütevellisi
İstanbul Alman Liseliler Derneği Üyesi ve Eski Başkanı
Alman Lisesi Yönetim Derneği Üyesi
Galatasaray Spor Kulübü Üyesi
Yabancı diliniz:
Almanca, İngilizce
Eşinizin adı:
Bilge (Avusturya Lisesi)
Eşinizin mesleği:
İşletmeci / Yönetici Ortak
Çocuklarınızın isimleri:
Ali Kerem
Ailenizdeki başka Alman Liseliler:
Hülya Kepenek (kuzen), Süleyman Kepenek (kuzen), Fehmi Ulugöl (kuzen)
E-posta adresiniz:
hayri@salonistanbul.com
ARABOĞLU, ALİ HAYRİ Cevaplıyor
Alman Lisesi'ne biraz maceralı bir şekilde girdim. Galatasaray Lisesi mezunu olan babam, Galatasaray Lisesi'ne gitmemi istiyordu, diğer taraftan 3 kuzenim Alman Lisesi'nde okuduğu için ben Alman Lisesi'ni istiyordum. Her iki okulun da yedek listelerinin sonlarına doğru yer alıyordum. Bu heyecanlı günlerde açıkta kalmamak için Avusturya Lisesi'ne kaydımı yaptırdık. Yani hiç kimsenin gönlü olmamıştı. Fakat mucizevi bir şekilde Alman Lisesi'nde bana sıra geldiği haberi geldiğinde çok sevinmiştim. Gazetedeki sıralamaya göre belki de son kişi olarak okula kayıt olmuştum.
Orta seviyede bir öğrenciydim. Birkaç defa ikmale kaldım, ama hepsini geçtim. Sınıfta kalma stresi yaşamadım hiç. Bizim zamanımızda bir söz vardı: Beşten şaşma, altıyı aşma. Sanırım, bu arada bir ortalama ile de mezun oldum.
Orta seviyede bir öğrenci olarak genelde hiçbir dersi çok sevmezdim, çünkü zorlardı beni. Alman Lisesi, verdiği eğitim ile en üst seviyede bir okul. Fizik, kimya, biyoloji ve hatta matematik en zorlandığım derslerdi. İlk başladığı sene, İngilizce'den ikmale kalmıştım. O yaz, bir aylığına Amerika'ya gitmiştim. Döndükten sonra ikmali çok rahat geçtim ve sonraları da sanırım en sevdiğim ders oldu.
Almancayla ilk tanıştıran Herr Wittpahl, Herr Schaefer, Herr Behnisch, beni İngilizceden ilk ikmale bırakan Frau Baalman, Fizik Herr Stark, Müzik Herr Malich, Kimya Herr Wieser, Cahide Hanım, Zuhal Hanım, Bekir Sıtkı Erdoğan, Nurtaç Hanım ve daha çokları. Hepsi aklımda.
Yıllık kolu, gezi kolu ve folklor kolu okulda ders dışı faaliyetlerim arasındaydı. Hiç folklor oynamadım, ama hep folklor kolu ile birlikteydim. Bunun en belirgin sebebi, en yakın arkadaşlarımın hepsinin folklor oynuyor olması idi, yanı sıra da fotoğraf çekiyor olmamdı. Güzel fotoğraf çekerdim. Hatta, lise fotoğraf yarışmasında dev bir kaktüs fotoğrafı ile birincilik ödülü almıştım. Ayrıca çok gezerdim. Sinema ve maça gitmek en keyif aldığım aktivitelerdi.
Sürekli aynı kişiyle oturmadım. Değişirdi her yıl. Erkut Soyak, Vasfi Ratipoğlu aklıma gelenler, ama son yıl Salih Arıman ile oturdum ve benim için yaptığı fedakarlıkları unutamam.
Çok hayal kurmazdım. Son sınıfta "İşletme" okumak istediğimi yazmışım yıllığa. Master da mümkün oldu. 2 hayalim vardı aslında: Sandviççi dükkanı açmak veya Diplomat olmak. Diplomat olmak üzere üniversite okudum, ama 27 yıldır "Gıda" işindeyim. Demek ki bir anlamda "Sandviççi" hayalim gerçek olmuş.
Hep daha güzel günler henüz yaşanmamış olanlar derdik ve o günleri bekler ve hayal ederdik. Oysa en güzel günler o günlermiş.
Çok hatıralar var. Bir tanesi hiç unutulamaz bir hikaye. A şubesi bizden önce sınava girmişti. Bir sonraki ders biz sınav olacaktık. Soruları pencereden attılar. Onların sınav olduğu ders bizde boş saat idi. Herkes kendince öğrendi, kopyalar hazırlandı. Ben kopyada yakalandım. Üstelik tüm sorular ve cevapları ile. Yani soruları almış olduğumuzun ispatı idi aslında. A sınıfı 50-55 ortalama biz ise 80-85 ortalama yapmıştık sınavda. Hocamız bana bu soruları nerden buldun diye sordu? Ben bir kitaptan bulduğumu söyledim. Hocamız bunu ispat edersem bizim sınıfın sınavını kabul edeceğini aksi taktirde sınavı iptal edeceğini söyledi ve ben bu sorular ile bir kimya kitabı sayfası bastırdım matbaada. Bu ispatımı görünce bizim sınavı geçerli saydı. Bu, bir anlamda karşılıklı doğruluk ve güven testiydi. Ben yapmamam gerekeni yapmıştım. Aksi halde çok kişi ikmale kalacaktı. Herkes sözünün arkasında durdu. Belki de en büyük eğitim buydu. Çok büyük bir olaydı. Göz göre göre yalandı, ama Hocamız sözünün arkasında durmuştu yine de.
Ben hiçbir şeyin pişmanlığını yaşamıyorum. Alman Lisesi'nden mezun olacak kadar çalıştım. Çok keyifli günlerim, anılarım oldu. Arkadaşlarım ise, belki daha çok çalıştılar, ama bu yüzden belki bazı yaşanılası güzellikleri kaçırdılar. Belki üniversiteyi yurt dışında okumak isteyebilirdim., ama iyi ki de okumadım. Hem rahmetli annemin gönlü oldu, hem de sevgili eşimle bu sayede tanıştım.
Alman Lisesi'ni bitirdiğim sene, nasıl olduğunu hala anlayamadığım bir şekilde üniversiteyi kazanamadım. Amerika'ya gitmeyi düşünürken, tekrar sınav tarihi geldi ve hiç çalışmadan girdiğim sınavda 3.tercihimi kazandım. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü ve ardından İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme İktisadı Enstitüsü International Management de master yaptım.
Alman Liseli oluşumun kariyerime çok şey kattığını düşünüyorum. Hatta, kendi farklılığımı anlatmak için, her zaman Alman Liseli olduğumu vurgulamaya çalışıyorum.
1973 yılında, biz okula girdiğimizde 11 yaşındaydık, 8 sene eğitim gördük ve kimliğimizi orada bulduk. Şimdilerde durum farklı maalesef. Sentez, analiz yapmayı; doğruyu yanlışı ayırmayı; disiplini ve bizi hayata hazırlayan tüm değerleri Alman Lisesi'nde edindik. Bireyin kendi ayakları üzerinde nasıl sağlam duracağını, başarılı bireylerin, başarılı bir toplumu nasıl yaratabileceğini de orada öğrendik. Bugün, dönüp geriye baktığımda Alman Lisesi'nin, beni ben yaptığını düşünüyorum ve bu düşünceyle de vefa borcumu ödemeye gayret ediyorum.
Hayır yapmadım. Bu sistemi doğru buluyorum. Almanya'da yüksek öğrenime devam etmek isteyenler için daha iyi ne olabilir ki.
Diğer bazı okullarda gördüğümüz türden bir Alman Liselilik ruhu olduğuna inanmıyorum. Alman Lisesi eğitim sisteminin daha çok "bireysel başarıya" yönelik bir sistem olması, genel bir ruhun oluşmasını engellemiştir. Bizim zamanımızda, biz 8 yılımızı Alman Lisesinde geçirdik. Buna rağmen olmadı. Şimdilerde 5 yılı beraber geçiriyorlar. Bu sürede o arzu edilen ruhun yakalanabilmesini pek mümkün göremiyorum, ama öte taraftan tüm Alman Liselileri farklı kılan ve bir anlamda dayanışmalarını da sağlayan bir "Okuldaşlık ruhu" tabii ki var. Bir de geçen yıllarla birlikte lise arkadaşlığı çok daha anlam kazanıyor.
Yukarıda da anlatmaya çalıştığım gibi düşünce yapımızın ve disiplin anlayışımızın bizlere çok büyük katkı sağladığını düşünüyorum.
Bugün veya gelecekte, Alman Lisesi'nde öğrenim görecek gençlere ne okumalarını gerektiğini söyleyemem. Teknoloji çok hızlı ilerliyor ve sürekli yeni iş alanları gelişiyor. Gündemi ve teknolojiyi iyi takip ederek kendilerini hangi alanda iyi hissediyorlarsa, o yönde eğitim almalarını önerebilirim. Üniversiteye gelince, ne okumak isterlerse okusunlar, ama mutlaka bir konuda çok iyi olsunlar, uzmanlığa gitsinler. Örneğin, Uluslararası İlişkiler okuyacak ise mutlaka bir ülke ya da bölge konusunda çok bilgili olmaya çalışmalılar, örnek vermek gerekirse Çin'i veya Afrika'yı iyi tanımak gibi. Son bir önerim de, hayatta biraz yol aldıktan sonra geri dönüp Alman Liseliliğine tekrar tutunmaları, Alman Liseliler Derneğine üye olmaları, ALKEV Alman Liseliler Kültür ve Eğitim Vakfına destek olmaları, camiamızın etkinliklerine katılmaları. Görecekler ki çok mutlu olacaklar.
CELİL KAYSERİLİOĞLU SORUYOR
Cevaplaması çok basit bir soru olmasına rağmen, cevap vermesi de bir o kadar zor bir soru. Keşke restoranlar, kalitelerinde devamlılık sağlayabilse. Bir gidiyorsunuz beğeniyorsunuz, 2.gidişinizde bambaşka bir havayla karşılaşıyorsunuz. Öneri yapabilmek çok zor. Son zamanlarda "Karaköy Lokantası" ve "Kantin" çizgilerini bozmayanlar arasında. "Mikla" ve "Nicole" en iyiler arasında. Biraz nostalji yaparak geçmişe gidip "Ziya Nışantaşı" ve sonrasında "Ziya Ortaköy" ü hatırlıyorum ve anıyorum. Karaköy'deki "Liman Lokantası" nı hatırlıyorum. İncirli'de "Ömür", Kireçburnundaki "Bizim Lokanta". Beşiktaş'da "Motorest". Özlediğim tatlar. Şarap, konusunda İspanya'nın "Rioja" bölgesi ve "Zinfandel" üzümü şaraplarını çok beğeniyorum.
Oğlumuz Kanada'da. Önceliğimiz onu görmek için Montreal'e doğru oluyor. Bir de ilk fırsatta Alsace bölgesini görmek istiyorum. Aralık ayında Avrupa'daki Weihnachtsmarkt'lar hep yaşamak istediğim deneyimlerin başında geliyor.
Alman Lisesi ile ilişkilerim devam ediyor. Ancak maalesef eski hocalarımızla bir bağım kalmadı.
SALİH ARIMAN SORUYOR
İlkokul öğretmenim mezuniyet kitapçığımıza "Hangi işi yaparsan yap, başarılı olacaksın" diye yazmıştı. Mutlu olmuştum, ancak kendimi değerlendirdiğimde, insan ilişkilerine dayalı mesleklerde daha başarılı olabileceğimi düşünüyorum. Mesela doktor veya öğretim üyeliği gibi.
Eskiyi seviyorum. Bende iz bırakmış evrak, obje, kitap ne varsa ilgi duyuyorum. Şişe, akrilik anahtarlık, eski bakkaliye ürünleri ve bazı efemeralar en sevdiğim ve öne çıkanlar. Çok farklı şeyleri biriktirmek değil, biriktirdiklerimi daha zenginleştirmek istiyorum.
Bizim okuduğumuz yıllar ile bugün arasında çok fark var. Bu farkın ana sebebi, bizler çok küçük yaşta girip, 8 yıl okuduk. Şimdikiler ise daha geç girip, 5 yıl okuyorlar. Bizler Alman Lisesi'nde şekillendik, şimdi okuyanlar ise şekillenmiş olarak geliyorlar. Artık, hiçbir lise eski yıllardaki gibi değil. Mutlaka olumlu yönleri de vardır, ama bizler de bu yönleri göremiyoruz, çünkü bu günleri yaşamadık. Ne olursa olsun Alman Lisesi bir ekol okuldur. Dilerim yeni dönem mezunları da bu ekolü devam ettirmek için çaba gösterirler. Mezun olduktan sonra arkalarına dönmeyi unutmasınlar. Geldikleri noktalarda, onlara bu donanımı neyin ve kimlerin sağladığını unutmasınlar.
Ben "hamur işlerini" çok seviyorum. Sanıyorum bu yönde daha başarılı olurdum. Hamur işleri deyince de akla ilk İtalyan Mutfağı geliyor makarnaları, pizzaları, ekmekleri ile.
AYBARS AKKOR SORUYOR
Çok isterdim. Ben annemle büyüdüm. Annem serbest çalışan bir anestezist idi. Hatta, Türkiye'nin ilk anestezistlerinden biriydi. Serbest çalıştığı için de ne zaman nereye çağrılacağı belli olmazdı. Çok farklıydı o günler. Ne zaman annemle, bir sinemaya gitmeye niyetlensek, telefon çalar ve "acil ameliyata" çağrılırdı. Beni hiç teşvik etmedi ve de istemedi. Sen "sandviççi ol" derdi. "İşin, hayatının bu kadar içine girmesin" derdi. Doktor olmadım, ama işim hayatımın hep içine girdi ve beni "bir doktor kadar olmasa da" hep etkiledi. Ama yaptığım işi çok sevmem, pişmanlık duymamı engelledi. O zamanlar annemin söylediği söz nasıl gerçek oluverdi ve gıda işine girdim; hep şaşırmışımdır.
Çok genç yaştan itibaren hep güzel yemekler ve güzel lokantalar var hayatımda. Benim çocukluğumda çok lokanta yoktu İstanbul'da. O zaman iyi lokantalar sayılıydı. Hele eğitimli lokantacı hiç yoktu. 1980'ler sonrası serbest piyasa ekonomisi ile hızla gelişti. Bizler de o dönemin "ilk" leri arasına giriverdik. Zaman çok hızlı akıp, geçiyor; unutuluyor. Yemek sektörüne hep ilgi duyarak büyüdüm ama mesleğim olması tamamen bir tesadüf ile oldu. 27 yılı geride bırakıyoruz bu sektörde.
Çok güzel ve keyifli idi Alman Lisesi yıllarım. Unutulmaz anılarım oldu. Çok parlak bir öğrenci değildim, ama çok da zorlanmadım. Dersler benim için en ön planda değildi. Yaşamsal keyif almayı daha çok tercih ediyordum. Bu sebeple de, okulumu çok sevdim. Kimi arkadaşlarım öylesine derslere bağlı yaşadılar ve zorlandılar ki, sonrasında belki de nefretle ayrılıp, arkalarına bile bakmadılar. Duyuyorum. Ben hiç öyle düşünmedim. Beni ben yapanın Alman Lisesi olduğunu düşündüm hep. Ben arkama baktım, beni ben yapan okulumu hiç unutmadım. Okuluma minnet borcumu ödemeye çalıştım ve çalışıyorum. Hala ilişkilerim canlı. Böyle düşününce "ben doğru yapmışım" diyorum ve bugün olsa, yine aynı şekilde okurdum diyorum. Yani çok bir şeyleri değiştirmezdim.