AKKAYNAK, SERVET
DER, DIE, DAS
1963, Çınar
Alman Lisesi öğrenim yıllarınız:
1974-1982
Alman Lisesi sonrası eğitiminiz:
Orta Doğu Teknik Üniversitesi
Mesleğiniz:
İnşaat Mühendisi
Halen çalıştığınız yer / Bulunduğunuz pozisyon:
BOSCH Rexroth A.Ş. / Genel müdür
Meslek dışı çalışmalarınız:
TEGEV - Teknik Eğitim Geliştirme Vakfı
Yabancı diliniz:
Almanca, İngilizce, Farsça
Eşinizin adı:
Medina Akkaynak
Eşinizin mesleği:
İşletmeci
Çocuklarınızın isimleri:
Teoman Akkaynak
E-posta adresiniz:
servetakkaynak@gmail.com
AKKAYNAK, SERVET Cevaplıyor
Ailem, küçük yaşlardan itibaren, Almanca eğitimi almamı çok istiyordu. Onların yönlendirmesiyle sınava girdim ve kazandım.
Başlarda oldukça iyi, son iki - üç yıl, daha ortalama bir öğrenciydim.
Yabancı dil dersleri, her zaman favorimdi. Fizik ve kimyadan pek hoşlanmazdım.
Helmut Friedrich
Kendim katılamasam da, spor ve müzikle ilgili faaliyetleri, takip ederdim.
Cem Bahadır, Altuğ Ersoy, Deniz İncediken
Almanya ve Avusturya'da bir üniversite hayatı planlıyordum. Farklı sebeplerle gerçekleşmedi.
Ülkede, 1980 öncesinin huzursuzluğu vardı. Okulumuza yansımasa da, dışarıda hissediliyordu. Genel olarak, Türkiye bugünkü gibi, dışa açık değildi. Kaynaklara, dolayısıyla bilgiye, ulaşmamız daha güçtü.
Aslında, üniversite sırasında, aynı sıcaklığı yakalayamadığımız için, o yıllarımız hafızamızdan hiç çıkmadı. Bütün anılarımızı, dün gibi hatırlıyoruz. En keyifli kısımları 11 ve 12. sınıflarda, hocalarımızla katıldığımız, okul dışı aktivitelerdi.
Okul sonrası, hayatımı daha bilinçli bir şekilde yönlendirirdim, sanırım.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde, İnşaat Mühendisliği okudum. Daha sonra çeşitli üniversitelerde, lisansüstü çalışmalara katıldım.
Çok küçük yaşlardan itibaren, bilinçli, sorumluluk sahibi ve disiplinli bireyler olarak yetiştik. Bunun, özel hayatımıza ve kariyerimize katkısı çok büyük. En büyük avantajımız, Batı kültürü ve ülkemiz / bölgemiz gerçekleri arasında, köprü görevini, her iki tarafı da çok iyi tanıyan bireyler olarak, çok iyi uygulayabilmemiz oldu.
Bizler, liseyi bitirdiğimiz gün, aynı zamanda, neredeyse üniversitenin de yarısını bitirmiş gibiydik. Almanca'nın yanında, İngilizce'yi de çok iyi öğrenmiş olmamız, bizlere büyük avantajlar sağladı.
Yapmadım
Alman Liselilik ruhu, aynı okuldan mezun, başka bir kişiyle karşılaştığınızda, bireysel bazda, ortaya çıkıyor bana kalırsa. Diğer köklü okulların, mezuniyet sonrası birlikteliği, maalesef bizde yok. Bunda, hepimizin kabahati olduğunu ve bu konuda çaba gösteren arkadaşlarımıza, daha çok destek olmamız gerektiğini düşünüyorum.
Eğitimin sağladığı avantajı, kişiliğimizle örtüştürerek üstlendiğimiz birleştirici rol, bizlere, özellikle uluslararası arenalarda, çok önemli avantajlar sağladı. Her iki tarafı da anlayabilmek, bence çok önemli.
İş ve özel hayatlarında, kültürel çeşitliliğe çok önem vermelerini, esnek olmalarını, mümkünse, günümüzün popüler dillerinden (Çince gibi) en az birini daha öğrenmelerini, tavsiye ederim. Geleceğin mesleklerini, genç arkadaşlarımız, bizden daha iyi takip ediyorlar. Ben, mutluluğun sırrının, sevdiğin işi yapmak olduğuna inananlardanım.
İş ve özel hayatlarında, kültürel çeşitliliğe çok önem vermelerini, esnek olmalarını, mümkünse, günümüzün popüler dillerinden (Çince gibi) en az birini daha öğrenmelerini, tavsiye ederim. Geleceğin mesleklerini, genç arkadaşlarımız, bizden daha iyi takip ediyorlar. Ben, mutluluğun sırrının, sevdiğin işi yapmak olduğuna inananlardanım.
SELÇUK BOZDOĞAN SORUYOR
Biz, yolculuklarda, özellikle kaybolmayı ve her deliğe girip çıkmayı çok severiz. Bi şekilde, kendimize yapacak bir şey, muhakkak buluyoruz.
Alman sisteminde, çok gerçekli bireyler olarak yetiştirildik, sanırım. Teorik olarak gerçekleşmesi mümkün olmayan hayallere, pek dalmıyoruz.
"Akıllı telefonlar olmasaydı" derim çok sık.
SİNAN ÇOMU SORUYOR
Bence, yetenekten ziyade, çocukluktan beri var olan, iflah olmaz bir merakın sonucu bu. Bu merak sayesinde, çok az bildiğim bir dilde bile, bir yolunu bulup farklı kültürden insanlarla anlaşabiliyor, kaynaşabiliyorum.
Yanlış hatırlamıyorsam, benim çok bilmiş arkadaşlara, sürekli ''Kurt gibi uyanıksın'' tarzı sözlerle takılıyor olmamdan kaynaklanıyordu. Sonunda, lakap olarak benim üstüme yapıştı.
Bu da, birçok arkadaşım gibi çocukluktan kalan bir tutku. Ailede, otomobil merakının olması, bunu muhakkak, körüklemiştir. İnşaat mühendisi olmama rağmen, çalışma hayatımın önemli bir bölümünü, otomotivle ilgili işlerde geçirdim.
Şartların, kontrolümüz dışında değişmesine, enerji sarf ederek değil, bundan sonra, ne yaparak ayakta kalabileceğime konsantre olmaya çalıştım her zaman. Mevlana'nın "Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım" deyişi bana her zaman ışık tutmuştur.
Üniversite için, yurt dışına gidemeyince, ODTÜ'de okumak istedim ve bir an önce, yurt dışı şantiyelerde çalışarak, para biriktirebileceğim düşüncesiyle, İnşaat mühendisliği okudum. Kariyer yolu farklı bir yönde şekillenince, bir süre Ankara'da kaldım, ancak özel sektörün dinamizmi, bir süre sonra beni tekrar İstanbul'a dönmek zorunda bıraktı. Ankara'da, çalışma hayatına başlamak, daha yolun başında, bana her şeyin, İstanbul ve İstanbul'da olup bitenler olmadığı gerçeğini öğretti. Altı yıl bulunduğum İran'daki çalışma koşulları, bana tamamen farklı bir perspektif kazandırdı. Bizler, Türkiye şartlarında dahi, çok hızlı karar verebilen, hızlı, esnek, yaratıcı yöneticiler olarak şekillenirken, İran'ın içinde bulunduğu koşullar, bunun da ötesinde bir performans sağlamanızı gerektiriyor. Bu da size, gerek iş, gerekse özel hayatınızda çok şeyler katıyor.
Bence, çok çok güzel. Herkese tavsiye ederim. İnsana çok farklı bir motivasyon ve yaşama sevinci katıyor.